Proje Çocuk Sendromu Çocuğunuzun Hayatını Karartmasın!
Proje çocuk kavramının günümüzde çocuk yetiştirirken yapılan en büyük hataların başında geldiğine dikkat çekerek ebeveynlere şu uyarılarda bulunuluyor... |
“Anne ya da baba olmak heyecan verici bir durumdur. Anne babaların bebek sahibi olmaya karar verdikleri anda bir yandan da akıllarında bir ‘proje bebek’ de oluşuverir. Eve yeni biri katılacaktır bu heyecan verici bir durumdur, aynı zamanda da bir dönüm noktasıdır. Toplumumuzda aile olmak çocuk sahibi olmakla tescillenir. Değilse tanım olarak bir şeyler eksik ya da yarım gibi kabul edilir. Eksiksiz ve tam olmaktır anne ya da baba olmak; oysa birey ne kadar hazırdır anne ya da baba olmaya? Çoğu zaman bu gözardı edilir. Kendinden beklenenler ve olamadığı tüm özellikler; şimdi gelecek olan bebekle yaşam bulabilecektir. Onun öyle olabilmesi için her şey yapılabilir. Bu böyle devam eder gider. Ne zaman ki bebek doğar, gerçeklerle yüzleşme işte o zaman başlar.
Bu bebek hiç de hayal ettiği gibi özelliklere sahip değildir! Ne fiziksel özellikleri ne de ruhsal özellikleri; imgelediği, hayal ettiği, tasarladığı gibi değildir. Her anne babanın ama az ama çok mutlaka bebekle ilgili beklentileri, tasarı ve projeleri vardır. Önemli olan çocuğun gerçeği ile beklentilerimizin örtüşebilmesidir. Bebek doğduktan sonra da doğan bebeğe gore tasarım ve projeler devam eder. Bebek tıpkı o hiç de sevmediği bir aile bireyine de benzeyebilir. Ya da bebeğe o isim vermiştir-verilmiştir v.b. Tüm duygusal aktarımlar o benzerlik ile beraber bebeğe yansıtılmaya başlanır. Bebek artık o duygu ve düşüncelerin sembolu olur çıkar. Farkında bile olunmadan ilişki şekillenmeye başlar.
Bebekle ilgili ana babanın projeleri, bebek büyüdükçe yaşam bulmaya başlayacaktır. Kendisinde olan olumlu tüm özellikler ve olmasını istediği tüm öteki "şey" ler bebekte can bulacaktır. Bu amaçla canla başla çabalar sarfedilmeye başlanır. Elden gelenin en iyisi gerçekleştirilmeye çalışılır. Bebek artık küçük bir çocuktur, ona imkanlar elverdiğince en iyi kreş-okul bulunur. Olabildiğince donanımlı ve nitelikli olmasi için şartlar zorlanır. Çünkü o hayallerin karşılığı olmalıdır. İster istemez birtakım aktarımlar ve beklentiler yüklenir çocuğun omuzlarına. Yenilmez, yedirilir, giyilmez giydirilir deyim yerinde ise. Türlü fedakarlıklar yapılır o çocuğun iyi yetişmesi için. Yatırım ne kadar büyükse beklenti de bir o kadar büyük olacaktır. Bu da proje çocuğun omuzlarında bir o kadar büyük bir yük oluşturacaktır. Yapmalıyım ya da olmalıyım yükü bazen çocuğun gerçeğinden çok uzak olabilir. Çocuk onunla projelendirdiğimiz beklentilerimiz ile hiç örtüşmeyebilir.
Bu her zaman benim çocuğum büyüdüğünde şu mesleği yapacak projelendirmesi değildir. Örneğin ailenin bağı olacak aile onunla var olacak kopmayacaktan tutun da kız olacak, erkek olacak, sağlıklı olacak beklentilerine kadar değişebilir. Erkek beklerken kız olarak dünyaya gelmek daha başlarken ben bir hiçim koca bir hayal kırıklığı olmuşum ben zaten hayatta ne ise yararım, neyi becerebildim ki; gibi bir olumsuzluk algısını oturtur çocuğun zihninde. Daha hayata başlarken bir sıfir yenik başlayacaktır. Çocuk, benzer özellikleri taşıyan ama bu biçimde projelendirilmemiş bir çocuğa nazaran kendini işe yaramaz ve başaramamış, olumsuz ve yetersiz hissedecektir. Düşünün ki aile bütünlüğünü sağlamak amacı ile çocuk sahibi olunuyor ama aile boşanıp parçalanıyor. Böyle bir çocuğun kendilik algısı nasıl olabilir? Kendisini nasıl yeterli hissedebilir ve diğerleri ile kıyasladığında olumlu bakabilir.
Anne-babaların çocukları ile ilgili projeleri mutlaka olmalıdır elbette ama bu projeler mutlaka çocuğun gerçeği ile de örtüşmelidir. Aradaki fark açıldıkça çocuğun da ailenin de yaşayacağı hayal kırıklığı bir o kadar büyüyecektir. Örneğin zeka kapasitesi kısıtlı bir çocuğun kapasitesinin ötesinde beklentilere maruz kaldığını varsayalım. Israrla şunları yapabildiğine göre bunları da yapacaktır şartlandırması yaşadığını. Çünkü o anne babanın projelendirdiği yatırımları vardır o gerçekleşsin diye o güne kadar attığı bir çok adımları vardır, çocuk da bu beklentileri karşılamalıdır, zorundadır. Sadece zeka değil bunu bir beceri olarak da düşünebiliriz. Spora, müziğe ya da dile yatkınlığı olmadığı halde bu konuda zorlanan çocuklar yok mudur? Oysa belki o çocuk çok başka bir alanda çok daha başarılı olabilecektir. O zaman da kendini hayatta başarılı ve yeterli hisseden kendinden emin kendi ile barışık bir birey olacaktır.
Anne babasının onunla ilgili projelerini karşılayan bir çocuk olduğunda hiç sorun yok, her şey çok güzel çocuğun da kendilik algısı mükemmel, herkes mutludur. Ancak ya beklentileri ve projeyi karşılamadığında? Kabus işte o zaman başlar. Hayata yeni başlayan, daha her şeyin başlangıcındaki birey için yaşama yenik başlamak söz konusudur. Sonrasında ne kadar eğitim alırsa alsın, ne kadar diplomaları, sertifikaları olursa olsun o olumsuz ve yetersiz ise yaramaz bir insandır. Alınan diploma ve sertifikalar onun donanımıdır, oysa özünde yerleşmiş olan olumsuz benlik imgesi değişmeyecektir. Hangi anne baba çocuğuna böyle bir olumsuzluk yaşatmayı ister ki?
Bütün anne ve babalar daha doğmadan; "kız ya da erkek farketmez sağlıklı olsun yeter ki!" diyor. Ama bu söylemde bence bir eksik var: "Kız ya da erkek fark etmez sağlıklı ve mutlu olsun yeter ki"
Yorumlar Sende Yaz
Yorum Bulunamadı. İlk Yorum yazan siz olmak için tıklayın.