Hayalinizdeki Çocuk “Uslu” Değil “Hareketli” Olsun
Egzersiz çikolata kadar mutluluk veriyor. |
Sabah işe arabayla ya da toplu ulaşımla gidiyoruz. Çocuklarımız ise bir sokak ötedeki okuluna bile servisle ulaşıyor. Bütün gün bilgisayar başında hareketsiz oturuyoruz. Eve dönüş yolunda attığımız adım sayısı 1000’i geçmiyor. Akşamlarımızı ailecek TV karşısında geçiriyoruz. Hafta sonları ise yaptığımız en büyük aktivite çocuklarımızla bir alışveriş merkezine ya da yemeğe gitmek. Eğer siz bu gruptan değilseniz şanslısınız. Ancak toplumun büyük bir kısmının hayatı bu şekilde geçiyor. Çocuklarımız için en iyisini yapmaya çalışıyoruz desek de aslında onları hareketsiz bir yaşama mahkum ederek sağlıksız bir yetişkin olmalarına zemin hazırlıyoruz.
Hareketin sağlığa olan faydalarını herkes biliyor. Ancak hareketi hayata katmak her zaman çok da kolay olmuyor. Öyle ki bundan yaklaşık 2500 yıl önce Hipokrat, sağlıklı olmak için doğru beslenmenin yanı sıra egzersizin de önemli olduğuna dikkat çekti. 1950'li yılların başında ise hareketsizliğin kalp damar hastalığına bağlı ölümleri artırdığı bilimsel olarak ortaya kondu. O günden günümüze giderek artan bilimsel çalışmalar da gösteriyor ki hareket etmenin sağlığımız üzerindeki etkisi büyük. Kalp-damar hastalığı, yüksek tansiyon, şeker ve osteoporoz gibi hastalıkların tedavisinde önemli bir ilaç olan egzersizin, aynı zamanda kişinin kendini iyi hissetmesini sağlayan “aslında çikolata” gibi tatlı bir şey olduğu ortaya konuldu. Yani egzersiz sadece vücudumuza değil aynı zamanda ruh sağlığının korunmasına ve sosyal gelişime de katkıda bulunuyor.
Fiziksel aktivite, egzersiz ve spor olmadan sağlığın korunabilmesi mümkün değil. Günümüz insanının kendi ebeveynlerinden daha uzun süre yaşaması beklenmekteyken, geleceğimiz olan çocuklar ve torunlarımızın ise tam tersine bizden daha kısa yaşama ihtimali bulunuyor. Bu durumun altında yatan en büyük gerekçe ise hareketsizlik ve buna bağlı ortaya çıkan sağlık sorunları. Ülkemiz Sağlık Bakanlığı'nın verilerine göre 2008 yılında görülen tüm ölümlerin yüzde 43'ü kalp-damar hastalığı, şeker, yüksek tansiyon ve buna bağlı beyin kanaması gibi önlenilebilir sorunlar ve tüm ölümlerin yüzde 15’inin altında yetersiz fiziksel aktivite yatıyor. Sonuç olarak bizler, çocuk ve torunlarımızın sadece dersleri, okulları, sigara ve alkol gibi kötü alışkanlıkları ile değil, egzersiz alışkanlıkları ile de çok yakından ilgilenmeliyiz.
Çocuklar emeklemeye başladıktan sonra hareketlenmeye başlıyor. Bu dönemden sonra sürekli oynamaya teşvik edilmeli ve oyun için ev, sokak, park gibi yerlerde olanak yaratılmalı, bir yerlere gitmek için mümkünse yürüme ve bisiklet tercih edilmeli. Ellerine bilgisayar, telefon verilip uslu uslu oturmalarını sağlamak yerine, arkadaşları ile bir araya gelip oynama imkanı yaratılmalı. Hareket etmenin keyfine varan çocuğu daha sonra yaşına, fiziksel çevresine, fiziksel uygunluğun ve ulaşılabilirliğine göre uygun bir spora yönlendirmek gerekiyor. Ancak unutmayın ki seçtiğiniz sporun uygun sürede ve düzenli yapılması önemli. Bu nedenle kreşler, anaokulları ve okullar mutlaka iyi değerlendirilmeli, tenefüslerde oyun oynamalarına, spor yapmalarına çaba gösterilmeli.
Günümüzde çok sayıda aile, hafta sonunu alışveriş merkezinde gezerek ya da bir restoranda yemek yiyerek geçiriyor. Bu buluşmalarda genellikle çocukların eline telefon ve bilgisayar vererek onların masadan kalkmamaları isteniyor. Ancak bu davranışlar çocukların oyun oynamalarını ve hareketliliğini azaltıyor. Ailelerin daha çok oyun alanı olan mekanlarda buluşmaları, ayrıca kendilerinin de egzersiz yaparak çocuklarına örnek olmaları gerekiyor.
Yorumlar Sende Yaz
Yorum Bulunamadı. İlk Yorum yazan siz olmak için tıklayın.