Yemek Yemeyen Çocuğu Saplantı Yapmayın!
Erken önlemle sorunu çözün! |
Okul öncesi çocuklarda sıklıkla görülen iştahsızlık ve yeme problemlerinin temelinde yaşın getirdiği gelişim özelliklerinin yanı sıra onları üzen olayların da olabileceğine dikkat çeken uzmanlar aileleri bu konuyu saplantı haline getirmemeleri konusunda uyardı. “Ailelerin çocukların yemek konusundaki aşırı duyarlılığı yemeği bir sorun haline getirebilir. Bu da çocuk ile ebeveyn arasındaki iletişimi zedeler. Önemli olan çocukların yemek problemlerinin neden kaynaklı olduğunu erken tespit edip önlem almak” değerlendirmesini yaptı.
Uzmanlar, ebeveynlerin en çok yaşadığı sorunların başında gelen okul öncesi çocuklarda iştahsızlık ve yeme problemlerinin temelinde, yaşın getirdiği gelişim özelliklerinin yanı sıra onu üzen ya da huzursuz eden durumların da bulunabileceği konusunda uyarıyor. Eve gelen yeni bir kardeşi kıskanma ya da ilgiyi üzerine çekmek isteğinin çocuklarda yeme problemine neden olabileceğine dikkat çeken uzmanlara göre, bu konuda erken önlem alınmaz ise çocukların gelecekteki fiziksel, psikolojik ve sosyal hayatları olumsuz etkilenebilir.
Ayna Eğitim ve Psikolojik Danışmanlık Merkezi’nden Uzman Psikolog Yüksel Artar, bu konuda özellikle annelerin bilinçli olması ve çocukların yeme problemlerini bir saplantı haline getirmemesi gerektiğini vurgulayarak, “Annelerin yemek konusundaki aşırı duyarlılığı çocuk için yemek yemeyi sorun haline getirir. Anne-çocuk ve anne-baba-çocuk iletişimini zedeler” değerlendirmesini yaptı.
Erken önlem alınmalı
Her yaşın gelişim özellikleri ve ihtiyaçlarının farklı olması nedeniyle çocukların yemek yeme miktarlarında değişim olmasının doğal olduğunu aktaran Artar, “Okul öncesi dönemdeki çocuklar daha yavaş büyüdüklerinden çok yemeye gereksinim duymazlar. Genellikle bir yaşından sonra çocukların iştahında belirgin bir düşme gözlenir. Okul öncesi dönemde gözlenen yeme miktarında azalma çocuğun içinde bulunduğu dönemin gelişim özelliklerinden dolayı olabilir” dedi. Ancak çocuğun yeme miktarında olan değişimin çocuğun içinde bulunduğu durum ve koşullarla da ilgili olabileceğini vurgulayan Artar, şöyle devam etti: “Yeme problemleri erken dönemlerde başlayabilir ve zaman içerisinde şekil değiştirebilir. Çocukluk dönemi yemek seçme, az yeme, belli yiyeceklere takıp kalma veya aşırı yeme zaman içerisinde kendiliğinden ortadan kaybolabildiği gibi ergenliğe doğru fiziksel, psikolojik, duygusal ve çevresel değişimlerle aşırı zayıflık takıntısından duygusal aşırı yeme problemlerine kadar çeşitli yeme bozukluklarına dönüşebilir. Burada önemli olan sorunlar için erken önlem almak.”
Yemeği kabusa çevirmeyin!
Bazı annelerin çocuğun kilosu ve yeterli beslenmemesi ile ilgili endişelerinin yemek saatini hem anne hem de çocuk için kabusa dönüştürebileceğine de dikkat çeken Uzman Psikolog Yüksel Artar, annelere şu tavsiyede bulundu: “Çocuğu yemek yemesi için zorlamak onda tam tersi bir etki yaratır ve bu ne kadar sık tekrarlanırsa da çocuk yemeği o kadar şiddetle reddeder. Bu yüzden çocuklarınızla yemek konusunda inatlaşmayın ve tutarlı davranın.”
Çocuklara yemek alışkanlığının kazandırılması için öğünlerin rutin olmasına dikkat edilmesini ve çocuğun kendi kendine yemek yemesi için cesaretlendirilmesini öneren Yüksel Artar, “Bu da çocukta yemeğin olumlu bir kavram haline dönüşmesine neden olur” dedi.
Çocuğunuza sağlıklı beslenme alışkanlığı nasıl kazandırırsınız?
Uzman Psikolog Yüksel Artar, uzman gözüyle çocuklara sağlıklı beslenme alışkanlığı kazandırmak isteyen ebeveynlere ise şu önerilerde bulundu:
· Çocuklar anlatılanı değil gördüğünü taklit eder. Bu yüzden anne baba ve çocuğun bakımından sorumlu kişilerin kendi beslenme davranışlarına dikkat etmeleri gerekir. Anne ve baba da yemek seçmeyerek, değişik tatları deneyerek onlara örnek olmalı.
· Çocuğa yemek konusunda ısrarcı davranılmamalı. Zorla yedirmeye çalışmak çocukta kendi yaşamını kontrol isteğini daha fazla uyarır ve iştah yerine inatlaşma artar. Yemek düşüncesi ‘kontrol ve inat’ gibi olumsuz kavramların bir arada hatırlanmasına sebep olur. Zorla yemek yedirme sonucu oluşacak kısır döngü içinde, çocukla aile arasında iletişim bozulabilir ve çocukta öfke nöbetlerine sebep olabilir.
· Zamanında ve yeterli miktarda yemediği, etrafı kirlettiği, çok yediği için ya da başka nedenlerle çocuğa baskı yapmak, bağırmak, korkutmak, zorla yedirmeye çalışmak, cezalandırmak gibi davranışlar çocuk üzerinde sonradan düzeltilemeyecek izler bırakabilir.
· Yemek saati yaklaştıkça çocuğa açlıktan, acıkmaktan söz edilebilir. Yemek sonrasında ise doymaktan bahsedilebilir. Böylelikle açlık-tokluk hissini söze dökerek daha fazla farkındalık kazandırılır.
· Oyun ile yemek zamanı birbirinden ayrılmalı. Yemekte çocuğun oyun oynamamasına ve oyun sırasında da yemek yememesine özen gösterilmeli.
· Çocuğun, beslenme gibi temel bir fizyolojik ihtiyacının karşılanmasının aynı zamanda psikolojik doyumunu da sağlayan bir süreç olduğu unutulmamalı. İnsanlar sevdikleriyle birlikte yedikleri bir yemekte, karınlarını doyurmuş olmanın vereceği rahatlığın ötesinde ruhsal olarak doyum sağlayan duygular yaşar. Ayrıca hayat için önem taşıyan görgü kuralları sofrada öğrenilir. Masa etrafında yaşanılan ve paylaşılanlar çocukların sosyal davranış yapılarını oluşturur.
· Ebeveyn olarak sizler de iştahsızsanız veya aşırı iştahlıysanız genetik faktörün önemini gözönüne almalısınız.
· Her çocuğun yemek ihtiyacı ve bünyesi farklıdır, çocuğunuzu başka çocuklarla kıyaslamayın.
· Çocuğun yemeğini kendisinin yemesi teşvik edilmeli. Fakat yemek yerken yetişkinler kadar becerikli olması beklenmemeli. Dolayısıyla üstüne ve etrafına dökmesi durumunda çocuğa olumsuz bir tepki verilmemeli.
· Yemek saatleri tüm ailenin katılımının sağlandığı faydalı sohbetlerin yapıldığı çocuğun iyi vakit geçirdiği zamanlar olmasına özen gösterilmeli.
Yorumlar Sende Yaz
Yorum Bulunamadı. İlk Yorum yazan siz olmak için tıklayın.